15 Şubat 2008 Cuma

ERGENEKON Labirenti ve Bülent Orakoğlu







Emniyet İstihbarat Dairesi Eski Başkanı Bülent Orakoğlu AKTÜEL dergisinin bu haftaki sayısında ERGENEKON ve PKK ile ilgili çok korkunç iddialarda bulundu. Zaten yeni çıkan kitabının adı da “İHANET ÇEMBERİ / PKK’YI YÖNETEN TÜRKLER”! Devletin kurumları içinde NATO uzantılı derin bir yapılanma olduğunu iddia ediyor. Eski istihbaratçı Bülent Orakoğlu’na göre de bu yapının adı ERGENEKON!..

Aktüel dergisinin eski istihbaratçı B. Orakoğlu ile yapmış olduğu röportajı defalarca okudum! Şaşırdım! Şok oldum! Tüylerim diken diken oldu! Emniyet İstihbarat Eski Başkanı Bülent Orakoğlu neler söylemiyordu ki: “ Öcalan da Ergenekon’un adamı ve bu görevi sürüyor… Ergenekon’un tamamını almaya kalkarsanız, devlette çok ciddi sıkıntı ortaya çıkar… Askeriye sızma girişimleri daha fazla… MİT ve Emniyet içinde uzantıları var… 28 Şubat süreciyle Emniyet İstihbarat’a büyük darbe vurulmak istendi… Gerçek 1 numaranın ismi ise hiçbir zaman 1 numara adayları arasında zikredilmedi… Cem Ersever, dönemin Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis gibi bazı isimler, NATO’nun Güneydoğu ve Ortadoğu politikalarına karşı biraz daha milli politikalar uygulamaya kalkıştıklarında maalesef enteresan şekilde öldürüldü. Dahası birbirlerini öldürmüşler gibi gösterilmeye çalışıldı!.. Ama Öcalan ile görüşen grup Ergenekon’un MİT’teki uzantılarıydı. Yani PKK’yı Ergenekon kurdu!.. Türk solu içinden biri (Öcalan) seçilip kullanılmış. Sonra Öcalan’ı kendi emelleri doğrultusunda kullanmış… 12 Eylül darbesini önceden Öcalan’a haber veren ve Suriye’ye güvenli geçişini sağlayan da darbeyi plânlayanlar ve Ergenekon’un MİT’teki unsurlarıydı… Bazı askerlerin Öcalan’la görüşmeleri… Albay düzeyinde görüşmelerdi bunlar… Bu görüşmeler dönemin Genelkurmay Başkanı ve MGK’nın bilgisi dışında, cunta faaliyetleri içinde bir emir komuta zinciriyle yapılmıştır… Türkiye bir an önce “Öcalan Komisyonu” kurmalı… TBMM çağırıyor ama Veli Küçük, Teoman Koman gibi bazı isimler gitmiyor ve götürmeye de kimsenin gücü yetmiyor… Öcalan’ın Ergenekon bağlantılarının İmralı’ya gönderdiği kimse var mı, yok mu?.. PKK bitti deniyor ama bitmedi. Bitmesi için işlevinin bitmesi lazım. Terör, şemsiye gibi korunuyor… Peki, Öcalan teslim edilmeden önce, Silopi’deki CIA karargâhında, Zaho’da, Türkiye içinde Peşmergeleri niçin biz eğittik!.. 1998 yılında beni biri aradı ve şunları söyledi: ‘Türkiye’nin içinde, Ege civarında Türk olmayan ve yurtdışından getirilen 3 bin kadar kişi askeri eğitim alanlarında çok modern silahlarla eğitiliyor. İşin başında da şu komutan var.’ “Gizli Güçler” 12 Eylül’den önce Öcalan’ı Suriye’ye geçirdi!.. Türkiye’nin himayesinde Kürdistan… Talabani’ye verilen silahların PKK’ya gittiği tespit edildi!.. ABD’den gelen Özel Güç’te kimler vardı?.. PKK’yı Delta Force eğitti… Çekiç Güç’e karşı çıkan paşalar faili meçhul kurbanı!.. 28 Şubat’ta bazı askerlerle bağlantıları ortaya çıkartılmıştı… Hizbullah Süper NATO’nun eseri…” Evet; Emniyet İstihbarat Dairesi Eski Başkanı Bülent Orakoğlu’nun piyasaya yeni çıkan “İhanet Çemberi / PKK’yı Yöneten Türkler” kitabı üzerine Aktüel dergisindeki röportajında ortaya attığı korkunç iddialar böyle… Sapla-saman birbirine karışmış!... Parçalar yanlış ulanmış!.. Türkiye’deki olaylara dürbünün ters tarafından bakılmış!.. Orakoğlu çok şey biliyor ama bildiklerini ifade ederken karanlık bir labirentin içinde bocalıyor!... Okyanusta cımbızla iğne arıyor!... Her şeyi Ergenekon’la ilişkilendiriyor!.. Olaylara tarafsız ve objektif bakması gerekirken maalesef (her nedense!) taraflı ve saçma-sapan bakıyor!... Kısaca; eski istihbaratçı B. Orakoğlu ne yapıyor biliyor musunuz(?!): hani çocukların oynadığı yap-boz oyunu var ya; aynen onun gibi bir şey!.. Kartondan olan parçalanmış Türkiye haritasını önümüze seriyor… Aha işte Gladio, Ergenekon, Derin Devlet diyor!.. Yahu kardeşim, bir de şu Türkiye’nin karton parçalarını biraraya getirebilecek düşünceye/fikre/iradeye sahip olsaydınız sizi alnınızdan ilk ben öpecektim!.. Maalesef işin en zor olan tarafı da bu! Basiret ve feraset ister!.. Çoook zor!.. Siz ise kolayına kaçmışsınız!..



“Öcalan da Ergenekon’un adamı!..” Emniyet İstihbarat Dairesi Eski Başkanı Bülent Orakoğlu’nun AKTÜEL dergisindeki röportajında ve piyasaya yeni çıkan “ İhanet Çemberi / PKK’yı Yöneten Türkler” adlı kitabında çok ilginç iddialar ortaya atması üzerine dün ‘tırnak’ içinde bazı alıntılar yaparak okuyucularımı bilgilendirmiştim. Bugün ise, eski istihbaratçı B. Orakoğlu’nun ‘düşüncelerini ve iddialarını ‘baypas!’ yapacağım! Bülent Orakloğlu’nun dağarcığında bir hayli bilgi var! O yönünü takdir ediyorum. Sözkonusu bilgiler parça parça! Fakat her nedense biraraya getiremiyor! Tüm parçaları önümüze atıyor! Bence biraz sabırlı olup bütün parçaları tamamladıktan sonra ‘önümüze!’ atmış olsaydı hem teşhiste, hem analizde, hem adres tespitinde isabetli sonuçlar çıkacaktı! Ya da parçaları biraraya getirmeyi dinleyenlerine ve okuyucularına bırakmış olsaydı yine olumlu ve tutarlı sonuçlar çıkacaktı! Her nedense her parçadan bir sonuç çıkartarak hayalindeki/hislerinde hedefe kilitleniyor! Bu da aceleciliğinin, heyecanının ve popülerliliğinin esiri olmasından kaynaklanıyor!.. ERGENEKON: Eski Ergenekon ve Yeni Ergenekon! Bunun kendisi de farkında! İyi ki bu ayırımı yapabilmiş! Fakat her şeyi ERGENEKON’a yükleyerek hiçbir yere varılmaz! Hangi Ergenekon?! Bir kere “Öcalan Ergenekon’un adamı” fikrini ortaya atması da ayrı bir saçmalık! Evet, teröristbaşı Öcalan bir yerlerin adamı! Bunu sayın Orakoğlu da çok iyi biliyor! O ‘yeri!’ niçin açıklamıyor?! “Ergenekon’un tamamını almaya kalkarsanız, devlette çok ciddi sıkıntı ortaya çıkar.” O zaman Ergenekon devletin ta kendisi anlamı çıkıyor! Bu da çok yanlış! “Askeriye sızma girişimleri daha fazla” Burada da TSK hedef alınıyor! MİT ve Emniyet uzantıları var” demekle de hem MİT hem de Emniyet çok büyük bir ‘zan’ altında kalıyor! Kendisi de bu güzide kurumlardan birinde çok önemli görevlerde bulundu! “PKK bitti deniliyor ama bitmedi.” Bu fikri doğru! Sıralayacak olursam, Orakoğlu’nun daha birçok teşhisinde olağanüstü çarpıklıkları görebiliriz. Bense B. Orakoğlu’na yardımcı olmak ve onu aydınlatmak için bazı ipuçları vererek konuya genel bir yaklaşımda bulunarak başlayacağım... Sayın Orakoğlu; sizde çok iyi biliyorsunuz ki, 1952’de NATO’ya üye olduktan sonra Türkiye’nin kaderi değişti! Gerçekten çok gizli bir güç kılcal damarlarımıza kadar sızdı. Zaten bunları siz de söylüyorsunuz. İşte 1952’den bu yana Türkiye maalesef sürekli siyasi ve ekonomik krizlerle karşı karşıya kalarak toplumsal anarşi, terör ve kaos ortamlarına sürüklendi. 12 Eylül’den sonra bu durumu fark eden ve kullanıldıklarını anlayan ‘bazıları!’ sözkonusu bu ‘küresel derin güce’ karşı bir yapılanma içine girmiş olabilirler! Bence, bunu fark eden CIA ve MOSSAD ve Avrupa’nın diğer istihbarat birimleri karşı atağa geçtiler! Türkiye’yi olağanüstü bir ‘istihbarat kirliliği’ içine soktular! Resmi olarak devleti etkilemeye çalışırken de gayriresmi olarak da sözkonusu bu yapılanmayı dağıtmak için korkunç senaryolar hazırladılar! Dezenformasyon, dejenerasyon, provokasyon aldı başını gitti… Susurluk’ta başlattılar, Şemdinli’de pimini çektiler, Ergenekon’da patlattılar!.. Bir yanda meşru hükümeti siyasi ve ekonomik baskı ve ablukaya alınırken, diğer yanda PKK terör örgütüne karşı ABD ile ‘istihbarat işbirliği’, AB’ye girme süreci!.. Tarihi, dini, siyasi, ekonomik, kültürel ve psikolojik savaşın bütün unsurları Türkiye üzerinde tatbik edilmeye başlandı!.. Bütün bu saldırılara karşı duyarlı/hassas davranan halk katmanları içindeki (birbirlerini dahi tanımayan) milliyetçi/vatansever/ulusalcı unsurlar kendi aralarında küçük küçük dernekler kurarak savunmaya geçtiler! Zaman zaman da aynı frekansa buluştular! Aynı hislerle seslerini duyurmaya çalıştılar… Çoğu zaman da içlerindeki maceraperest, şan-şöhret budalası, çıkarcı insanların yapmış oldukları ferdi/kişisel yanlışların faturası maalesef bu oluşumlara/guruplara/derneklere çıkartıldı!... Adına da ERGENEKON dediler! Sapla-saman birbirine karıştı! Kurunun içinde birçok yaş yandı! Kaş yapılacakken göz çıkartıldı! Medya da bu işe karışınca ortalık toz-duman oldu!... Böylece, tarihin asla affetmeyeceği bir hata yapıldı!




Devletin kurumları yıpratılıyor!.. Benim asla ve asla tahammül edemediğim iktidardaki mevcut hükümetin resmi ilişkilerde ABD ve AB zihniyetine teslimiyeti caiz görülürken, hükümete sempatiyle yaklaşan ve destek veren bazılarının(!) ABD ve AB zihniyetine karşı milliyetçi/ulusalcı/vatansever oluşumların, gurupların ve derneklerin seslerini yükseltmesinden rahatsızlıkları ve bunların tümünü Ergenekon’la ilişkilendirmeleridir!.. Aynı şeyi eski istihbaratçı B. Orakoğlu’da yapıyor. Aktüel’deki röportajında o da ABD ve AB’den, NATO’dan, NATO’nun Gladio’sundan, BOP’tan şikayetçi! Fakat her nedense NATO’nun, ABD’nin, AB’nin resmi uzantılarıyla aynı parelelde/frekansa hareket ediliyor! İktidardaki mevcut hükümette benzer/aynı hataya düşüyor! Ortaya korkunç bir aldatmaca ve çiftestandart çıkıyor! Havlayan itlere kızıyorlar fakat itin sahibiyle de dostluklarını sürdürüyorlar! Bu nasıl bir çelişki ki üstüne üstlük bir de ülkemizdeki tüm ABD, AB, BOP karşıtlarını aynı kefeye koyarak yargısız infaz ediyorlar! Ergenekon operasyonun istihbarat bilgilerini kimlerden alındığı bizlerce de çok iyi biliniyor! Ruh hastası, şarlatan, şöhret budalası bazılarının(!) emniyet tarafından gözaltına alındıkları zaman kendilerini kurtarmak pahasına daha önceki dostlarını yakmak için akla-hayale gelmedik senaryolar uydurarak devletin istihbarat birimlerini yanlış bilgilerle yönlendirdiler! Yani, ötekilerle çıkar ilişkilerinin bozulması neticesinde köşeye sıkıştıkları anda hayali senaryolarla, yanlış/kirli bilgilerle, sırf kendilerini kurtarmak için uyduruk/asılsız bilgilerle devletin resmi kurumlarını inandırttılar! Aslında toplumu kışkırtan, ellerinde Türk düşmanı binlerce kişinin listesi olduğunu bangır bangır bağıran, Türkiye’yi kurtarmaya ant içen, kendilerini Atatürk yerine koyan bunlar değil miydi?! Devlet nasıl olur da bu ruh hastası, şarlatan, şöhret budalası tiplerin söylediklerini ciddiye alabiliyor bir türlü anlamış değilim!.. Daha önceleri aynı mihraklar içinde bulunan ve dışlandıkları zaman da öfkelerini/kinlerini alabilmek için oraya/buraya telefon açarak (sözde devlete yardımcı olmaya çalışan) yalaka/dalkavuk ve sahte ispiyoncu tiplerin söyledikleri nasıl olur da koskoca devletin istihbarat birimleri tarafından ciddiye alınabiliyor?! Bütün bu bilgi kirliliği içinde uyuyan devler(!) uyanarak çok şey bildiklerini iddia edip Ergenekon ismine kilitlenip büyük bir derin gücün sözde kirli çamaşırlarını ortaya dökmeye çalışıyorlar. Bu iddialarını Ergenekon operasyonundan önce ortaya atsalardı ya!.. Şu anda gündemde Emniyet İstihbarat Dairesi Eski Başkanı Bülent Orakoğlu ve Star gazetesinin Ankara temsilcisi Şamil Tayyar’ın Ergenekon’a kilitlenerek çok şey bildiklerini iddia etmelerini biraz garip ve tuhaf karşılıyorum! Bülent Orakoğlu’nun çok şey bildiğine inanıyorum; biliyor ama parçaları biraraya getiremiyor ve yanlış bir adreste takılıp kalıyor! Şamil Tayyar ise bahsetmiş olduğum sözkonusu şarlatanların söylediklerinden yola çıkarak komplo teoriler üretiyor! Ayrıca açıklamalarında topluma korku ve evham pompalıyor! Bülent Orakoğlu’nun da Şamil Tayyar’ın da ne yapmak istediğini bir türlü anlamış değilim!.. Biz yine asıl konumuz eski istihbaratçı Bülen Orakoğlu’nun iddialarına dönelim: Ne diyordu B. Orakoğlu: “ Çünkü Ergenekon’un tamamını almaya kalkarsanız, devlette çok ciddi sıkıntı çıkar. Devletin çok üst kademelerinden insanlar var bu yapının planlamasında.” Bu sözlerinin arkasından hemen sözü TSK’ya, MİT’e ve Emniyet’e getiriyor! Yahu, madem bu kadar her şey biliniyor (ya da biliyorsunuz!) o halde bu işin başları(!) varken niçin sokaktaki kıçlarıyla(!) uğraşıldı?! Neden korkuluyor?! Madem ki bu iddialar doğru, devletin tepesindeki bu uzantıları açıklasanıza?! Resmen bu ifadelerle devletin bütün kurumları zan ve şüphe altına sokuluyor! Devletin güzide kurumları toplum önünde küçük düşürülüyor! TSK da MİT de zan altında bırakılarak halkımızın gözünde yıpratılmak isteniyor!




Ergenekon bahanesiyle TSK zan altında bırakılıyor!.. Emniyet İstihbarat Dairesi Eski Başkanı Bülent Orakoğlu’nun Aktüel dergisinde yayınlanan röportajında Ergenekon bahanesiyle TSK ve Genç Subaylar adeta zan altında bırakılıyor!.. Bülent Orakoğlu diyor ki: “…Emniyet istihbarat, bu yapılanmanın nerelere kadar sızacağını bilebilecek birtakım donanımlar kurmuştur. Ergenekon yedi, sekiz yıldır takip ediliyordu Emniyet istihbarat tarafından. Ben göreve geldikten sonra bu işi kimin yaptığı, başında kim olduğu net olarak tespit edildi. Bu yüzden 28 Şubat süreciyle Emniyet İstihbarat’a darbe vurulmak istendi.” Sayın Orakoğlu; madem ki Emniyet istihbarat bu yapılanmanın nerelere kadar sızacağını bilebilecek donanıma sahipti, madem ki Ergenekon yedi-sekiz yıldır Emniyet istihbarat tarafından takip ediliyordu, madem ki siz göreve geldikten sonra bu işin kimin yaptığını ve bu işin başında kimin olduğu siz tarafınızdan biliniyordu; o halde niçin o günlerde açıklamadınız (veya niçin müdahale etmediniz?!) ve bunca cinayete, gerginliğe, kaosa yıllardır seyirci kaldınız?! Böyle bir organizeyi bilip de müdahale etmemek ve görmezden gelmek de bir suç değil midir?! Bildiklerinizi o günlerde açıklasaydınız veya bu organizeye (Ergenekon’a) daha o zaman gerekli operasyonları yapılsaydı da bugün bu hale gelinir miydi?! Neden korkuyordunuz, neden gizliyordunuz ve neden şu anda açıklama gereğini hissettiniz?! Bülent Orakoğlu diyor ki: “… İsmi geçenler 1 numara değil…Hayır, hiçbiri değil! Kesinlikle! Zaten Genelkurmay başkanı seviyesinde olması zor. İkinci adamın ismi, birinci adam yani 1 numara diye zikredildi. Gerçek 1 numaranın ismi ise hiçbir zaman 1 numara adayları arasında zikredilmedi. Ama 1 numara adayı olmasa da, bilmeden bu süreçlerde elbette ismi geçti, yazılıp çizildi. 1 numaranın isminin öğrenileceği süreç başladı ve çok uzun sürmeyecektir. Şu anda eylemci grup yakalanmışken bir numaranın alınmamasının sebepleri var.” Sayın Orakoğlu, İsmi geçenlerin 1 numara olmadığını söylüyorsunuz! Hem de hiçbirinin kesinlikle 1 numara olmadığını… O halde siz 1 numaranın kim olduğunu biliyorsunuz?! Madem ki biliyorsunuz devlete yardımcı olsaydınız da zamanında açıklasaydınız ya! Hiç olmazsa bunca geçen zaman içinde sözkonusu Ergenekon’la ilişkilendirilen cinayetler olmazdı! Ya fırsatı ganimet bilip ve tam zamanı deyip popüler olmak için böyle iddialar ortaya atarak bütün dikkatleri üzerinize çekmek istiyorsunuz, ya da geçmişteki bir husumetin/kinin dışavurumunu (ne papasına olursa olsun) komplo teoriler üreterek devletin ve milletin kafasını karıştırıyorsunuz!.. Evet, sayın Orakoğlu bunca iddialarda bulunmanızın nedeni nedir?! Asıl amacınız demek istiyorum?! Sayın Orakoğlu diyor ki: “Bu tip ilişkilerin TSK içinde en çok ortaya çıkardığı sendrom “Genç subaylar sendromu”dur ve sürekli kaşınır bu… Genç subaylar lafını duyduğunda, Türkiye Cumhuriyeti’nin hem başbakanı hem genelkurmay başkanı irkilip rahatsız olur… ‘Genç subaylar’ psikolojik ağırlığı çok olan bir laf ve Türkiye’de kaos yaratan birtakım güçlerin kullanıp kışkırttığı bir dinamik.” Sayın Orakoğlu; bu devlet ve bu millet için subayın genci de yaşlısı da birdir! TSK bir bütündür. Genç subaylar sözünden ne Genelkurmay Başkanı ne de Başbakan rahatsız olur. Siz bu iddialarınızla hem Genelkurmay Başkanı’na hem de Başbakan’a ağır ithamlarda bulunuyorsunuz! Ayrıca, ‘Genç Subaylar’ diye ayırım yapmanız ve TSK mensubu tüm genç subaylarımızı bir takım güçlerin kullanıp kışkırttığını iddia etmeniz de hakaret ve saygısızlıktır. Yıllarca Emniyet İstihbarat’ta görev yapmış birine bu iddialar hiç yakışmıyor!..






Kafa karıştıran çelişkili ifadeler!.. Sayın Orakoğlu diyor ki: “ Cem Ersever, dönemin Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis gibi bazı isimler, NATO’nun Güneydoğu ve Ortadoğu politikalarına karşı biraz daha milli politikalar uygulamaya kalktıklarında maalesef enteresan şekilde öldürüldü. Dahası da birbirlerini öldürmüşler gibi gösterilmeye çalışıldı.” Sayın Orakoğlu; Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis ve J.Binbaşı Cem Ersever’in öldürülmeleri ile ilgili olarak ilk defa çok isabetli ve tutarlı bir yorum yaptınız. İyi de şu anda Ergenekon operasyonundan dolayı tutuklu bulunan Veli Küçük Paşa ve bazıları(!) da merhum Eşref Bitlis Paşa’nın yolundan gitmedikleri ne malum!.. İllâ onlar da mı öldürülseydi! Onlar yaşadığı için mi şu anda yargısız infaz yapılıyor?! Gerçi herhangi bir suç işlemişlerse yüce adalet önünde zaten hesap verecekler! Şayet merhum J. Gen.Komt.Eşref Bitlis sağ olsaydı yine aynı şeyleri mi söyleyecektiniz! Yoksa Eşref Bitlis Paşa’yı da Ergenekon içine dahil edeceksiniz! Fakat onlar yaşamıyorlar! El insaf Orakoğlu el insaf… Ben bu ifadelerimle şu anda Ergenekon operasyonundan tutuklu bulunan insanların avukatlığını yapmıyorum! Sadece el insaf diyorum… Şayet herhangi bir suç işlemişlerse yüce adalet önünde zaten hesap verecekler!.. Acaba diyorum; sizin de bahsettiğiniz NATO’nun Güneydoğu ve Ortadoğu politikalarına karşı oldukları ve çaresiz bir şekilde mecburen milli politikalar üretmek için bazı oluşumlara ve sivil derneklere destek verdikleri için mi bu insanlar töhmet altında kaldılar diyorum!.. Sayın Orakoğlu, siz önce bugün kimlerin NATO’nun Güneydoğu ve Ortadoğu politikalarına destek verdiklerine bakın! Şu anda onların safında değil misiniz?! İktidardaki mevcut hükümetin dış politikasını masaya yatırın önce!.. Belki de bu hükümet her şeyi göze alarak şimdilik ABD, AB, NATO doğrultusunda politika üretmek zorunda kaldı! Şartlar, baskılar belki de el vermedi! Bu hükümet bir bakarsınız bir gün ABD’ye de, AB’ye de, NATO’ya da cephe alarak yeni ve milli politikalar geliştirebilir!.. Ben şu andaki hükümetin tüm kurmayların şeceresini biliyorum! Az da olsa böyle bir ümidim var!.. Çünkü son günlerde Başbakan Erdoğan’ın ABD ve AB ilişkilerinde PKK terör örgütüyle sert uyarılarda bulunmasını olumlu karşılıyorum!.. Yüzde 1 de olsa bu hükümetten ümitliyim! Maalesef yüzde 99 ümitli değilim! Mutlaka birgün beni ve benim gibilerini şaşırtacaklar diye bekliyorum! Bu kadar ümitli olmamın ana sebebi TSK ile uyumlu bir şekilde PKK terör örgütüne karşı karar almaları ve bu kararlılıklarını yoğun bir şekilde sürdürmeleridir. Hatta Başbakan Erdoğan geçen günlerde bir soruya vermiş olduğu cevapta PKK terör örgütünün kökü kazınıncaya kadar bu operasyonların devam edeceğini söylemesi de kararlılıklarının en iyi göstergesidir. Sayın Orakoğlu diyor ki: “ Türkiye’de bir çok kurumda milletin iradesini hakim kılacak bir yapıyla, karşı yapı hep mücadele halinde. Ama bu yapı kamuoyunda gerçekleşmiyor.” Sayın Orakoğlu; bu ifadelerinizle tam ne demek istediğiniz anlaşılmıyor! Niçin açık ve net bir şekilde ifade etmiyorsunuz! Bir şeylerden mi çekiniyorsunuz?! İfade ettiğiniz ‘bu mücadele’ kamuoyu önünde değil de yerin altında mı yapılıyor?! Biraz daha şeffaf olsanız!.. Sayın Orakoğlu’nun iddiaları arasında bazı askerlerin Öcalan’la görüştükleri, asker ve polis arasında gerginlik yaratmak için bir tuzak kurulduğu, askerin içindeki Ergenekon uzantılı yapılanmanın Genelkurmay Başkanı ve MGK’nın bilgisi dışında ‘cunta’ şeklinde olduğu, Ergenekon bağlantılarının İmralı’ya gönderdiği kimselerin olup-olmadığının araştırılması gerektiği, 12 Eylül öncesi gizli güçlerin ‘darbe’ yapılacağını Öcalan’a haber ettikleri ve Suriye’ye geçirdikleri, Kürdistan’ın Türkiye’nin himayesinde kurulduğu yer alıyor...





Bulanık suda balık avlamak!.. Sayın Orakoğlu diyor ki: “ Türkiye bir an önce bir ‘Öcalan Komisyonu’ kurmalı. Kuramıyor! Netameli bir konu olduğu için engelleniyor…” Bence bu hükümet gerekirse bu ‘Öcalan Komisyonu’nu’ kurar! Kurulsa ne olacak?! Zaten siz diyorsunuz; “Benden daha üst mertebede görevli bildiklerini açıklamak isteyen ama toplumda sıkıntıya düşmekten çekinen insanlar var.” Yani, sizin bahsettiğiniz ‘Öcalan Komisyonu’ kurulsa ve bilenler gelip bu komisyona bildiklerini söylese, Türkiye’nin 30 yılı çözülür diyorsunuz! Ayrıca böyle bir komisyon kurulduğu zaman Öcalan’ın askeri ve sivil kesimden kimlerle konuştuğu da ortaya çıkar diye iddia ediyorsunuz. Bu konuda herhangi bir eleştiri de bulunmayacağım. Fakat kafama takılan “ Önce Ergenekon operasyonunun nereye varacağını, milli bir süreç haline gelip gelmeyeceğini görmemiz lâzım.” ifadeniz! Maalesef bu konuyu tam açık bir şekilde ifade etmemişsiniz! Ne demek istiyorsunuz! Mecburen bize de kendi anladığımız bir şekilde yorum yapmak düşüyor. Yanlış anlamadıysam (yanılırsam mutlaka düzeltmenizi isterim!) Ergenekon operasyonun milli bir süreçle sonuçlanması!.. Yani, Ergenekon operasyonunun veya operasyonda tutuklananların milli bir süreçte sonlanması mı!.. Operasyonları yapanlar mı yoksa tutuklananlar mı milli bir süreçte sonlanabilir demek istiyorsunuz?! Çelişkili bir ifade! Yoksa, operasyonda tutuklananlar şayet aklanırlarsa “ben zaten böyle bir tahmin de bulunmuştum!” mu demek istiyorsunuz! Biraz günah çıkartma gibi!.. Veya ben yanlış anladım. Behey kardeşim, tam izah etseydiniz ben de bu yorumu yapmasaydım! Yanlış anlaşılmakla da size de haksızlık yapmak istemiyorum sayın Orakoğlu. Sayın Orakoğlu; sizin bazı tespitleriniz hem isabetli hem de benim de hoşuma gidiyor! Mesela, NATO ile düşünceleriniz, dış güçler konusu, ABD, CIA, MOSSAD, Çekiç Güç gibi hususlarda Türkiye’nin neler çektiğini bazen çok iyi belirtiyorsunuz! Fakat her nedense bu konularda sizin gibi düşünenleri daha mahkeme safhasındayken çarmıha gerip önyargılı bir şekilde infaz ettiniz! Biraz bekleseydiniz de yorumlarınızı öyle yapsaydınız daha iyi olmaz mıydı?! Bir de; bazen siz de ne yaptığınızın farkında değilsiniz! Karıştırıyorsunuz! Çelişkili, bulanık, şifreli, imalı, dolaylı ifadelerle kafaları allak-bullak ediyorsunuz! Buna hakkınız var mı?! İşte ben buna üzülüyorum. Aslında güzide kurumumuz Emniyet teşkilatının en üst seviyesinde hem de İstihbarat Dairesi Başkanlığı yaparak çok büyük tecrübeler/kazanımlar elde ettiniz. Sizin yerinize ben olsaydım; Aktüel’deki röportajda, yeni çıkan “İhanet Çemberi / PKK’yı Yöneten Türkler” kitabını yazmakta acele etmezdim. Bir süre beklerdim. En azından Ergenekon operasyonunda içeri alınanların mahkemelerinin sonuçlanmasını… Ondan sonra yazıp-çizer, konuşur ve kitap yayınlardım! Bilmem anlatabiliyor muyum Sayın Orakoğlu… Sizinle ilgili bu yazı dizimi sizi rencide etmek, küçük düşürmek, üzmek için değil sadece sizi uyarmak için kaleme aldım. Sakın beni yanlış anlamayın!.. Benim gönlüm ve vicdanım çok geniştir… Sayın Orakoğlu; devletimi ve milletimin her ferdini sevdiğim kadar sizi de seviyorum!.. Sürçülisan ettiysem affola!.. Sağlıcakla kalın!.. Yanaklarınızdan öpüyorum!.. Daha çok yazacağım şey vardı ama; eh ben de sıkıldım…



Muhsin Akıl

Hiç yorum yok:

 
Service Desk Software
Service Desk Software Bu site Taraf Gazetesi ile ilgili haberlerin yer aldığı resmi olmayan bir blogtur. Taraf Gazetesiyle RESMİ HİÇBİR BAĞI YOKTUR