Avrupa Birliği sevdası daha başında iken toplumumuzun genel değerlerine uymayan, doğamıza ters uygulamaların zorla bize kabul ettirileceğine dikkat çekmiştik. Bunlar bir bir gerçekleşiyor; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı gereğince iş başındaki Hükümet Vicdani Retçilerin ülke vatandaşlığından çıkarılması kuralını değiştirmek istiyor. Artık kimse zorunlu askerlik hizmetini yerine getirmek zorunda kalmayacak. Vicdani Retçiler için başka yükümlülükler içeren düzenlemelerin yapılması bekleniyor.
Bu ve benzeri düzenlemeler, etrafı medeni, gelişmiş ve barışçı ülkelerle çevrili Avrupa devletleri için uygun bir çözüm oluşturabilir. Örneğin Belçika veya Hollanda' nın bulunduğu coğrafyada, yakın savaş tehlikesi bulunmamaktadır. Her biri refah içinde yüzen, zengin devletlerdir ve savaşmak için herhangi bir nedenleri de bulunmamaktadır. Oysaki ülkemizin komşularından Ermenistan, hala toprak bütünlüğümüzü kabul etmemekte ve bizden toprak talebi bulunmaktadır, Suriye keza aynı. İran' ın ne olacağı meçhul; Yunanistan ise ezeli düşman. Ayrıca Irak gibi iç savaşa doğru hızla sürüklenen bir komşumuz da mevcut.
Amaç bellidir; ülkede milli birlik duygusunu yok etmek, özellikle gençleri askerlikten soğutmak. Eğer bu yasa planlandığı gibi Meclis' ten geçerse ülkenin bölünmesi anlamında bugüne kadar atılmış adımların en kötüsü olacaktır. Aydın geçinen ve boyalı basının sütunlarını dolduran Batı Muhiplerinin pek hoşuna gitti bu düzenleme. Mal bulmuş mağribi gibi sevindiler; zira kendilerinin askere ve askerliğe karşı solcu geçmişlerinden doğan kuyruk acısı vardır.
Bizim toplumumuzda askerlik oldukça kutsal bir görevdir ve toplum hayatının tümünde etkilerini gösterir. Örneğin bizde askerliğini yapmamış erkeklere kız vermezler, askerlik hizmetini yerine getirmiş olmak işe alınırken dahi öncelik sebebidir vs. Yabancıların bizde hazmedemediği şeylerden birisi de, yıllardan beri Güneydoğu ve Kuzey Irak Dağları' nda Vatan, Millet, ALLAH diyerek gözümüzü kırpmadan ölüme atılmamızdır. Bunu bir türlü anlayamamakta ve korkmaktadırlar. Eğitilmiş savaş gücü ile Türkiye, Batı' nın tüm yüzsüz taleplerine karşı onurlu şekilde durabilecek yeterliliktedir. Ancak istenen kendi içinde sürekli didişen, maneviyatı zayıf bir millet.
Bu milletin en büyük Türkçüsü Ziya GÖKALP Kürt asıllıydı, milli şairimiz Mehmet Akif ERSOY ise Arnavut. Ancak hiçbirisi de Ne Mutlu Türküm demekten gocunmuyordu. Oysaki şu an ülkede bunu söyleyemeyenler mevcut, Türkiyelilik gibi bir takım ucube kavramlar ortaya atılmış; onlar üzerinden siyaset yapılmaya çalışılıyor. Halbuki asıl hizmet ettikleri, Batı' nın haçlı zihniyetine sahip yoz kafaları.
Sırada ne var merak ediyorsanız hemen söyleyeyim; eşcinsellere yönelik ayrımcılığın ortadan kaldırılması ve eşcinsel evliliklere izin verilmesi. Yok yok hiç şaşırmayınız, eğer AB sevdası arkasından koşmaya devam edersek bunlar bir bir olacak. Zaten halihazırda Türkiye' ye karşı eşcinsellere yönelik ayrımcılığa ilişkin bir çok dava var Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi' nde. Tazminat ödememiz yüksek ihtimal. Zira eşcinsellere yönelik müsamaha adamların kültüründe mevcut. Biz de onlara benzemek istiyoruz ya, katlanacağız bunlara. Muhiplerin dediği gibi: "Ne var canım bunda; isteyen istediğiyle evlensin, bize ne". Öyle değil mi ya, ondan sonra da eşcinsel çiftlerin evlat edinme meselesi gelecek karşımıza......
Kendimize gelmemiz şart, aksi halde Avrupa Birliği' nin her dediğini yapar isek bir gün bir de bakmışız ülke yerinde yok. O zaman çok geç olacak. Atalarımızdan miras aldığımız Cumhuriyet' i bozulmadan torunlarımıza devretmeliyiz.
Strateji ve Taktik
15 Şubat 2008 Cuma
Vicdani Ret
Gönderen tarafgazetesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder